TAGS Design kurucularından Sinan Taviloğlu eşi Gülce Taviloğlu ile birlikte çıktığı Hydra seyahatinden notlarını Perfect Weekend için kaleme aldı.

Atina’nın yaklaşık 70 km güneybatısında yer alan Hydra, Yunanca 'su' kelimesinden türemiş bir isim. Adanın içindeki su kaynaklarından bu ismi aldığı düşünülen bu sakin Ege’li, Avrupa’da Kanadalı ünlü müzisyen “Leonard Cohen”’in adası olarak da bilinmekte.
Son zamanlarda “kapıda vize” uygulamasının gelmesiyle Yunanistan ve Yunan adalarına ilginin arttığı bir gerçek ancak Hydra’ya Türkiye’den direkt olarak feribotla ulaşım şansı bulunmuyor. Hydra’ya ulaşmak için önce İstanbul’dan Atina’ya uçakla, (1 saat 40 dakika) havalimanından ise araçla Pire’ye geçmeniz gerekiyor (1 saat). Pire limanında yer alan feribotlarla kişi başı 40 € karşılığında yaklaşık 1:30 saatlik yolculuk sonrasında Hydra’ya ulaşıyorsunuz. Adaya yaklaşırken gördüğünüz Positano vari silüet sizi kendine aşık ediyor.

Hydra adasını diğer adalardan ayıran özelliklerin en başında ise adada bisiklet bile kullanılmaması geliyor. Ulaşımı, bavul transferlerini vs. adanın sembolü olan eşekler sağlıyor. Feribottan iner inmez sizi atlar ve eşekler karşılıyor.
Adaya ulaşmamız ile birlikte 10 dakikalık yürüyüşün ardından otelimize “Cottomatae Hydra 1810” vardık. Otel müdürü Yiannis bize ada hakkında ufak bilgiler verdi.

Bizim bulunduğumuz otelin en güzel tarafı adanın sembolik noktaları olan “Lazaros Koundouritis müzesi”, “National Archive Museum” ve “Agios Konstantinos kilisesi”’ne yakın olmasıydı.
Ada’da ufak bir tura çıktıktan sonra yerel esnaf arasında Fransız, İtalyan, İspanyol gibi çeşitli ülkelerden buraya yerleşmiş insanlar görmek bizi hayli şaşırttı. Kendileriyle yaptığımız sohbetler sonrasında evlerin çok kıymetli ve pahalı, yabancıların boş ev bulabilmek için sırada beklediğini öğrendik. 2700 ada sakininin yaşadığı sempatik adada rüzgar ve dalga sesi, daracık bol merdivenli sokaklar, sanat galerileri ve zevkli butikleriyle Yunanistan’a ait olup yaşanılan 200 adanın arasında en çok görülmesi gerken 5 adadan bir tanesi olarak düşünüyorum.
Ufak bir ada turunun ardından akşam yemeği için yerel taverna olan Psaropoula’da Ouzo’lu, Greek Salad’lı, mezeli, deniz mahsüllü bir akşam yemeği yedik. Ada meydanında bulunan meydan ve deniz manzaralı bu mekanı mutlaka öneririm. Son zamanlarda sıkça bahsedildiği gibi fiyatlar gerçekten ülkemizdeki Alaçatı, Bodrum gibi yerlere kıyasla misli misli daha uygundu. Yemekler de kesinlikle daha taze ve lezzetli.
Bir sonraki gün adanın en meşhur evi olan ve nereden bakarsanız bakın sapsarı görüntüsüyle dikkat çeken Lazaros Koundouritis’in evini ziyaret ettik. Biraz yokuş ve merdivenli bir yolun ardından ulaştığınız evin avlusu adaya adeta kuş bakışıyla bakabildiğiniz harika fotoğraflar çekebildiğiniz bir müze. Müze turunun ardından denize girmek için birçok alternatif olduğunu öğrendik. Bunlardan bir tanesi feribottan indiğiniz meydana 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde olan kayalıklar üzerinden güvenli bir şekilde atlayarak vakit geçirebileceğiniz ve ücretsiz olan Avlaki beach. Onun dışında adanın arka taraflarında bulunan bazı beachler için ise limanda bulunan küçük botlar 10€ karşılığında ulaşımı sağlıyor.
Biz ilk gün eşimle aynı zamanda konaklama imkanı da sunan “Mandraki Beach”i tercih ettik. Bu beach adadaki tek kum beache sahip olup güzel kokteyller içip yemeğinizi yiyebileceğiniz bir plaj. Bu beach için 1 gün önceden mutlaka rezervasyon yapmanız gerekiyor. Keyifli bir günün ardından akşam adadaki gün batımını izleyebilmek için “Sunset bar’ı ziyaret ettik ve daha sonra kayalıkların üzerindeki rüya gibi konumuyla “Avlaki” beachin hemen yanındaki şef restoranı “Omilos” restoranda güzel bir akşam yemeği yedik.

Diğer gün adanın en güzel otellerinden “Four Seasons” otelin plajını yine limandan kendi botlarına binerek ziyaret ettik. Kesinlikle görülmeye değer olan bu işletme aynı zamanda konaklama için daha huzurlu, şehir meydanından uzak bir tatil yapmak isteyenler için gerçekten harika bir alternatif. Plajdan merkeze döndükten hemen sonra yürüme mesafesiyle 10 dakika mesafede olan ve birkaç sene önce Jeff Koons’un güneşli Yunan adası Hydra’ya en güzel armağanı Apollo’yu ziyaret etmek için yola çıktık. DESTE sanat galerisinin denize bakan tarafında yer alan ve adanın her tarafından harika fotoğraflarını çekebileceğiniz bu dev eser, çelik ve bronzdan oluşmakta. Merkeze döndüğümüzde yerel butikleri ziyaret etme imkanımız oldu şık ve özgün tasarımlarıyla “Koutsikou”, “Everybody knows Hydra” ve eşimin çok güzel tabaklar aldığı “Blue Dolphin Hydra”’yı mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Blue Dolphin Hydra’ya gittiğinizde Isabella’ya mutlaka selamlarımızı iletin.
Umarım yazdıklarım faydalı olmuştur. İmkanınız olduğunda mutlaka Hydra’yı ziyaret etmenizi öneririm. Hydra’da mutlaka ziyaret etmeniz gereken 5 yeri listeleyip sizlere şimdiden iyi tatiller diliyorum.
1 - DESTE Foundation
2 - Lazaros Koundouritis Evi
3 - Agios Konstantinos kilisesi
4 - Four Seasons Hydra
5 - Koutisikou Butik
Comments