top of page

Weekend Talks: Seda Domaniç

Yazarın fotoğrafı: Kubilay SakaryaKubilay Sakarya

Türkiye'de yayıncılık sektörünün tanınan isimlerinden biri olan, Vogue Türkiye'nin 11 yıl boyunca genel yayın yönetmenliği görevini üstlenmiş Seda Domaniç ile dünyadaki favori otellerini ve seyahat planlarını konuştuk.

Sizin için ‘mükemmel hafta sonu’ neyi ifade ediyor?

Sonu, hedefi belli olmayan uzun yürüyüşler. Daha önce hiç geçmediğim bir sokak. Tatmadığım bir lezzet. Yeni bir sergi. İyi bir film, Sohbeti derin bir sofra. Mümkünse biraz yeşil, biraz mavi. Kısaca ruhumu doyuran, merakımı gideren bir 48 saat.


İstanbul’da hafta sonu için kaçamak noktalarınız neler?

Her mevsimin ayrı bir kaçış noktası var İstanbul’da. Kış aylarında adalar şehirden nefes almak için ideal, özellikle de Burgazada. Yazın İstanbul boşaldığında ve çok sıcaklar bastırmadan Haliç’in üstünde güne başlamayı (tercihen kürek çekerek) ya da günü batırmayı (bir balıkçı teknesinde); eski bir mahallede - belki Balat belki Yedikule - samimi bir meyhane masasında buluşmayı seviyorum. Nisan, Mayıs aylarında, doğa canlandığında boğazın kuzey kıyılarına doğru kaçmak çok iyi geliyor. Ekim’de Kemerburgaz’la Belgrad Ormanı’nın buluştuğu bölgede mantar avına çıkmak da nerede yaşadığımı bana unutturan bir kaçamak.


Düzenli bir Pazar günü rutininiz var mı?

Rutinleri hiç sevmem. Düzen ve istikrar insanı değilim. Dolayısıyla hiç bir Pazar’ım bir öncekiyle aynı olmuyor. Ama benim için pazar günü bir miskinlik günü değil. Eğer bir gece önce sakin geçmiş ise güne şehir uyanmadan erken başlamayı seviyorum. İstanbul’un bana ait olduğunu hissettiğim kaçırılmayacak nadir saatler oluyor bunlar!


Türkiye içi hangi noktalara seyahat etmeyi seviyorsunuz?

Türkiye’deki neredeyse tüm şehirleri gezdim, geriye kalanlar bir elin parmağını geçmiyor - onları da önümüzdeki bir iki senede tamamlamak istiyorum. Mesela Muş ve Bitlis’e hiç gitmedim, ilginç bir kısa bahar rotası çıkabilir, özellikle Muş Ovası ve civarında…


Sürekli döndüğüm yer ise Ege, özellikle de Kuzey Ege. Coğrafyası, iklimi, yemeği ve insanı bu bölgeyi benim için çok özel kılıyor. Bir de Kapadokya’nın gerçekten etkileyici bir enerjisi olduğunu düşünüyorum. O bölge her gidişimde beni şaşırtıyor.


Hafta sonu için favori yurt dışı rotalarınız nereler?

En çok gittiğimiz, her gidişimizde de ayrı bir tatla döndüğümüz üç ülke var: İspanya, İtalya ve Yunanistan. İspanya’da favorim kuzey bölgeler, özellikle San Sebastian ve çevresi, bir de Rioja. İtalya’nın en çok merkezini seviyorum: Siena, Bologna ve Toscana. Yunanistan’ın tabii ki adalarını ve Halkidiki’yi… Bu üç bölge de hafta sonu kaçamakları için ideal. Bunlar dışında bir kardeşim Paris’te, diğeri Dubai’de yaşıyor; yine kısa bir seyahat için iki şehir de farklı nedenlerden dolayı çok keyifli.


Bir şehri gezerken gezi rotanızı hangi önceliklere göre oluşturuyorsunuz?

Öncelikle festival gibi özel sebepler çok belirleyici oluyor. Örneğin bu yaz Helsinki’ye gitmeyi planlıyoruz; oradaki Flow Festivali ile aynı dönemde gitmek ve tabii ki festivalin bir parçası olmak deneyimi çok zenginleştiriyor. San Sebastian’a Film Festivali zamanında gitmek çok daha ilginç. Bir de hem konaklama hem de yeme-içme alanındaki yenilikleri olabildiğince yakın takip etmeye çalışıyorum, heyecan verici bir otel ya da restoran açılışı da zaman zaman rotayı belirleyebiliyor.


Bir sonraki gezi rotanız neresi? Ve neden?

İlk durak Bologna - ben üniversitemin 25. yıl buluşması için gidiyorum, Sinan ise sadece yemekler için geliyor:) Mayıs sonu Barcelona’daki Primavera müzik festivaline gidiyoruz. Bu yaz listesinde Kopenhag ve Helsinki de var...


Henüz gitmediğiniz ve çok görmek istediğiniz şehir/ülke neresi?

Peru/ Lima. Ben hep kendimi güney yarımküreye daha yakın hissederim, özellikle Latin Amerika bence müthiş heyecan verici bir kıta. Peru da doğa ve gastronomi harikalarının buluştuğu bir ülke. Bir de Namibya ve Moğolistan var listemde, bu iki ülkeyi de turizm çok gelişmeden, neredeyse el değmemiş geniş çarpıcı coğrafyalar

bozulmadan görmek istiyorum.


Yurt içi ya da dışı en favori oteliniz hangisi? Veya ilk fırsatta konaklamak istediğiniz bir otel var mı?

Favori otellerimi iki farklı kategoride listeleyebilirim. İlki sıklıkla gittiğim şehirlerde tekrar tekrar kalmaktan mutluluk duyduğum, daha ev gibi hissettiğim yerler; ikincisi girince bir ‘wow effect’ yaratanlar: İlk kategoride L'Hôtel Marrakech, Barselona’da Casa Bonay, Roma’da Hotel de Russie, New York’da The Bowery Hotel, Paris’te Le Meurice var. Diğer kategoride Güney Afrika’da Babylonstoren, Utah’ta Amangiri, Maldivler’de Joali, Meksika Xpu-Ha’da Hotel Esencia. İlk fırsatta gitmek istediğim yerlerden biri ruhani kutlamaları ve renki dünyasıya Rajastan. O bölgede RAAS Johdpur konaklama listemde.


Peki restoran? Hangi dünya mutfaklarını seviyorsunuz?

Bu yaz Kopenhag’a gittiğimizde listemizde üç farklı restoran var. Bunlardan birini ya da ikisini denemek gerçekten istiyorum, ancak tadım menüsü sunan restoranlara ancak bir kaç gün arayla gitmek iyi bir fikir oluyor. Yoksa gerçekten o menünün hakkını vermek çok mümkün değil: Alchemist, Geranium ve Jordnaer. En çok sevdiğim mutfaklar ise Japon, Thai, Vietnam, Hint ve İtalyan.


Uçuşunuza çok az zaman kaldı. Ziyaret etmek istediğiniz çok önemli bir sergiyi mi yoksa övülen ve gitmek istediğiniz bir restoranda yemek yemeyi mi ercih edersiniz? Yalnız seyahat ediyorsam sergiyi, yanımda ikinci bir kişi varsa her zaman yemeği!


Seyahatte yanınızda mutlaka taşıdığınız üç parça nedir?

Boynumdan hiç çıkarmadığım Bandolier telefon çantası, çeşit çeşit güneş gözlüğü (her ayıbı örter) ve çorapla dolaşıyormuş kadar rahat Veldskoen ayakkabılarım.


Son zamanlarda dinlemekten keyif aldığınız bir sanatçı, şarkı veya albüm?

Blur ve Rosalia arasında iki ayrı dünyadayım!


En son hangi kitabı okudunuz?

10 gündür Bozcaada’dayım, evde Anthony Bourdain’in Medium Raw diye eski bir kitabını buldum, kitabı yarıladım, ustaya saygım büyük!


Sizce ideal bir iyi seyahat arkadaşı nasıl olmalı?

Esnek ve enerjik. Meraklı ve gözü kara.



 
 

Comments


bottom of page