Uluslararası Konuk Yaratıcı Programı Gate 27'nin kurucusu Melisa Sabancı Tapan ile güneşli bir Mayıs sabahında, Yeniköy'de bulunan konuk yerleşkesinde bir araya geldik ve kendisine seyahat ve sanata dair merak ettiklerimizi sorduk.

Sizin için ‘mükemmel hafta sonu’ neyi ifade ediyor?
Benim için mükemmel hafta sonu, enerjimin ve ruh halimin yükseldiği, sevdiklerimle geçirdiğim ve yaratıcılığımı beslediğim bir zaman. Hafta sonlarını, zihinsel ve fiziksel yenilenme olanaklarına ayırıyorum.
Düzenli bir Pazar günü rutininiz var mı?
Pazar günleri, bana haftanın koşuşturmacasından bir adım geriye çekilme imkanı sunar. Bütün bir haftanın yoğun temposundan sonra günü yavaşlatarak sakin bir gün geçirmeyi tercih ediyorum.
Seyahat etmek sizi nasıl besliyor?
Her seyahat, banim için yenilenme ve geniş bir perspektif edinme fırsatıdır. Seyahat süresince her yeni rota beni farklı bir hikâyeye, yaşam tarzına ve düşünce şekline götürüyor. Kısacası, seyahatlerimi, hayata bakış açıma yeni bir tarz, yeni bir düşünce modeli getirerek vizyonumu zenginleştiren bütünsel bir yolculuğun evreleri olarak görüyorum.

Long Weekend olarak favori seyahat rotalarınız nereler? Yurt içi ya da dışı?
Son zamanlarda 'ev' kavramı benim için yeni bir anlam kazandı. Geçmişte dünyanın her köşesini görmeyi hedeflerdim ama şimdi seyahate hedeflenen bir yeri görmek olarak bakmaktan çok mekânın özüne ve yolda olma fikrine odaklanıyorum. Yolculuk ille de fiziki olmak zorunda değil. Zihnimde çıktığım yolculuklara da çok değer veriyorum.
Henüz gitmediğiniz ve en çok görmek istediğiniz şehir/ülke neresi?
Ülkemizin kültürel çeşitliliğini daha yakından tanımak ve deneyimlemek için sema gösterilerinden Tuz Gölü’ne ve oradan Uzungöl’e pek çok yerin doğasını, tarihini ve kültürel mirasını görmek istiyorum. Bu yüzden kültürel köklerimizi ve zengin mirasımızı keşfetmek için Konya, Orta Anadolu ve Karadeniz Bölgesi'ni ziyaret etmeyi çok arzuluyorum.

Yurt içi ya da dışı en favori oteliniz hangisi? Ya da konaklamak istediğiniz bir otel var mı?
Doğa ile iç içe olmak benim için çok önemli. Sürdürülebilirlik kavramını sadece iş ekseninde değil bireysel olarak da içselleştirmemiz gerektiğine samimiyetle inanan ve günlük yaşantımda da buna özen gösteren biriyim. Doğaya minimum müdahale eden ve sürdürülebilirliği benimseyen mekanları deneyimlemeyi seviyorum. Bu yüzden konaklama ve seyahat gibi konularda da bu konsepti benimseyen işletmelere ilgi duyuyorum. Örneğin; sorumlu atık yönetimi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı yoluyla sürdürülebilir bir ortam yaratarak çevre dostu bir konaklama deneyimi sunan İsviçre’deki Whitepod'ları deneyimlemek istiyorum.
İstanbul’da hafta sonu için kaçamak noktalarınız nereler?
İstanbul, burada doğmuş ve tüm yaşamını bu kente geçirmiş insanlar için bile daima sürprizlerle dolu bir şehir. Trafikten sadece 20 dakika uzaklıkta bile kendinizi bambaşka bir atmosferde bulabilirsiniz. Benim için İstanbul’un çok değerli pek çok semti var. Ancak halen bu şehrin henüz keşfetmediğim yönleriyle tanışıp şaşırmayı çok seviyorum.
Melisa Sabancı Tapan hayatı nasıl yaşamayı seviyor? Hayat felsefeniz denir?
Hayatın kendisine, ulaşılacak hedefler bütünü olarak değil ancak o hedeflere giden yolculukta kazanılan deneyimler olarak bakıyorum. Bu yüzden hayatımı, inandığım değerlerle uyum içinde, sürekli öğrenerek ve gelişerek yaşamayı seviyorum. Bu, kitap okumaktan Podcast dinlemeye, entelektüel bir konu üzerine derin sohbet etmekten sevdiklerimle paylaştığım sofralara uzanan geniş bir yelpazede pek çok şeyi kapsıyor. Hayatı yaşarken ve deneyimlerken bir değer yaratmak benim için önemli. Hayat felsefemi, öğrendiklerimi kendi deneyimlerim ve düşünce mekanizmamla harmanlayarak, kendi perspektifimle ortaya koyarak değere dönüştürmek; yani özgünlüğümü koruyarak gelişmek şeklinde özetleyebilirim.
Gate 27'nin kurucusu olarak sizi bu oluşumu başlatmaya yönelten şey nedir? Neden sanatla iç içe olmayı tercih ettiniz?
Sanat, çocukluğumdan beri varoluşsaldır benim için. Çocukluğumda daima bilinmeyene veya adını koyamadığım his veya düşüncelere çekildiğimi hissettim ve bu düşüncelerin sanat yoluyla etkili bir biçimde ifade edilebildiğini öğrendim. Bu yüzden sanatın her formu ve evrenselliği beni daima içine çekti. Gate 27 fikri de hem bu merakımın hem de daimî gelişme isteğimin üzerinde şekillendi. Kısacası merakım ve değer yaratma arzum beni bu yolda ileri taşıdı. Ancak motivasyonumun yegâne kaynağı merakım ve değer yaratma arzum değildi. Bunun ötesinde iş birliğine dayalı bir ekosistem oluşturarak disiplinler arası çeşitliliğin ve iletişim ağlarının geliştiği, insanları birleştiren ve topluma derin anlamlar sunmak için yola çıktım. Gate 27 bunun
da ötesinde bireysel ve toplumsal gelişime katkıda bulunan değerler topluluğunun yaşayan ve gelişen bir parçası haline geldi.
Gate 27’yi farklı kılan şey nedir? Kendinizi Türkiye’deki oluşumlardan nasıl ayrıştırıyorsunuz?
Gate 27'nin özgünlüğü süreç odaklı yaklaşımımızda yatıyor. Gate 27’de disiplinler arası etkileşimi teşvik ediyoruz. Ekosistemimize dahil olan konuklara ilgili oldukları alanlarda beraber iş birliği yapabilecek kurumlarla veya kişilerle ilişki ağı kurma imkânı tanıma, fikirsel gelişim ve deney alanı yaratma fırsatı sunma hedefiyle hareket ediyoruz. Ayrıca konukların tanınırlığını artırma, sürekli büyüyen bir topluluğun parçası olma ve son olarak bağışladıkları eserleri Gate 27’nin koleksiyonunda sergileyerek itibarlarını pekiştirmeyi amaçlıyoruz. Öncelikle konuklarımıza odaklanıyoruz ve kendi ihtiyaçlarına göre her birinin deneyimini kişiselleştiriyoruz. Derin, entegre ve konuğa özel deneyim yaratma imkânı sunarak Türkiye’deki diğer oluşumlardan ayrışıyoruz.
Gate 27 olarak Türkiye’deki sanatsal ortam hakkında neler düşünüyorsunuz?
Türkiye'nin sanatsal ortamı olağanüstü bir çeşitlilik ve zenginlik sunuyor. Ülkemizin kültürel ve doğal zenginliklerinden etkilenerek üreten ve duyguların evrenselliğinin farklı formlarda aktaran sanatçılarla dolu. Sanatçılarımızın her biriyle geçirilen zaman, beni onların sanatlarına daha da hayran bırakıyor. Onların eserlerinden, hikayelerinden, fikirlerinden öğrendiklerim benim merakımı daha da besliyor ve bu gibi ortamların yaratılmasının önemini kavramama vesile oluyor. Bu sanatsal ortamların sunduğu zenginliğin fark edilmesi, desteklenmesi ve çoğalması gerektiğine inanıyorum.
Sizce sanat nedir? Sizin Melisa Sabancı Tapan olarak sanat anlayışınızı öğrenmek isteriz...
Sanatın tanımı ve ifadesi, kişisel deneyimlere ve algılara göre şekilleniyor. Benim için sanat akışkan, deneysel ve sürekli evrilen bir süreç. Bazense sınırları olmayan bir ifade şekli... Sadece bireyi değil, toplumu da dönüştürme gücüne sahip olan sanat, çeşitliliği, farklı bakış açılarını, hikâye ve kültürleri anlamamıza olanak tanıyor. Bu çok yönlü etkileşim, sadece kişisel anlamda değil, geniş bir toplumsal bağlamda da önemli değerler yaratabiliyor. Doğa, sanatın bu akışkan doğasını ve sürecinin sonuç kadar önemli olduğunu pek çok defa teyit ediyor aslında. Sanatı bir öğrenme ve keşif aracı olarak kullandığımız takdirde yeni teknikler, malzemeler ve ifade biçimleriyle deney yaparak yaratıcı sınırları zorlayabildiğimizi gözlemliyorum. Kanımca bu süreç, sürekli gelişim ve dönüşümü sağlıyor. Bu perspektiften bakıldığında benim için sanat, yaşamın her yönüyle iç içe geçmiş dönüşümünün önemli bir aracı, yaşamın kendisi kadar zengin ve çok katmanlı bir kavram.

Şu sıralar Melisa Sabancı Tapan’ın gündeminde neler var? Neler üzerine yoğunlaşmış vaziyettesiniz?
Yaşadığımız dönem, farkındalığın belirgin şekilde arttığı ancak aynı zamanda dışsal uyarıcıların yoğunluğuyla dolu bir çağ. İnsan ömrünün uzaması ve teknolojik ilerleme, hayatımızı zenginleştirirken, eşitsizliklerin derinleşmesi, eğitimin işlevinin ve yöntemlerinin evrilmesi gibi zorlukları beraberinde getiriyor. Bilinçsiz önyargı, akıl sağlığı gibi konular artık daha fazla önem kazanıyor. Bu bize insan olmanın anlamını ve yaşamın değerini yeniden düşünme fırsatı sunuyor. Artık bilgiye erişimin kolaylaştığı dünyada, öğrenmenin bilgi aktarımı olmadığını, eleştirel düşünme, empati kurma ve etik değerleri anlama gibi becerilerin geliştirilmesinin önemini anlıyoruz. Bu sebeple yoğunlaştığım temel konulardan biri, teknolojinin kazandığı ivme ve çevresel - iklimsel sorunlara karşı geliştirilen çözümlerle insani değerlerin birleştiği noktaların ilişkisini güçlendirmek için atılabilecek adımları düşünmek. Her şeye yeniden amaç kazandırdığımız bu dönemde, insanı insan yapan değerleri korumak ve geliştirmek için sürekli bir çözüm arayışında olmamız gerektiğine inanıyorum. Bu değişen dünya düzeninde insanlık olarak karşılaştığımız zorluklar bize, yaşamın anlamını yeniden keşfetme ve daha adil, kapsayıcı bir toplum yaratma yolunda ilerleme şansı veriyor. Bir Sabancı prensibi olan ‘Bu topraklardan kazandığını, bu toprakların insanıyla paylaşma’ prensibi ile gelecek nesillere daha iyi bir Türkiye ve bu vesileyle daha iyi bir dünya bırakma sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum.
Röportaj: Rana Korgül
Fotoğraf & Video: Bilal İmren
コメント