12 nolu sarı tramvayda Milano’nun turistik yerlerinden uzaklaşırken istikametimiz fotoğraflarındangördüğümüz ve iç dizaynıyla kalbimizi çalan Signor Lievito. Gri havada daha grileşen Milano binalarının arasında pembe tuğlalarıyla bize uzaktan buradayım diyen mekanı görüyoruz. Cam önüne dizilmiş lezzetleri, kapıyı açtığımızda burnumuza dolan fırından taze çıkmış ekmek kokusuyla adeta bir filmin setine konuk olmuşuz gibi… Yan masada dumanı tüten kahvesi eşliğinde kitabını okuyan bir mahallelinin yanına oturuyoruz. İçerisi umduğumuzdan daha küçük ama göründüğünden çok daha keyifli… Sıra sıra dizilmiş focaccialardan istediğimiz büyüklükte kesiliyor, tartılıyor masamıza geliyor. Kahve ve focaccia kokuları eşliğinde sabahın keyfini çıkarırken mutfaktan sahibesi Natalija çıkıyor. Pandemi boyunca evde ekşi maya denemeleri arkadaşlarından büyük ilgi görünce, bu hobisini işe dönüştürmek istemiş. 15 yıllık modellik kariyerinin etkisiyle mekanı tasarımsal anlamda da ilgi çekici kılmaya karar vermiş. Moda dünyasından tanıdığı Hannes Peer mekanın tasarımını üstlenmiş. Ortaya hem Nordik sadeliği hem de İtalyan sıcaklığında bir yer çıkmış. Raflara bir tasarım objesi gibi dizilmiş ekmekler hızlıca satılırken, hiç olmadık bir yerde olmadık bir iş yapmanın sürdürülebilirliğe etkisini düşünüyorum. Mahalleyi kalkındırmak, geleneksel lezzete modern bir dokunuş katmak ve bunu müthiş bir pazarlama stratejisine dönüştürmek, dahice! (ya da leziz mi demeliydim acaba…)
Comments