Baharın geldiğini müjdeleyen sıcak bir İstanbul gününde rotamızı Arnavutköy'e çeviriyoruz. Projelerini keyifle takip ettiğimiz Bakü'lü iç mimar Leyla Uluhanlı ile Artkolik'İn organizasyonu kapsamında buluştuk ve Rizzoli yayın evinden çıkan yeni kitabı 'Synagogues'un hikayesini konuştuk.

-Öncelikle İstanbul'a hoşgeldiniz. İkinci kitabınızı Rizzoli yayınlarından çok yeni yayınladınız. Peki ilk kitabınız 'camiler' hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?
Biz ilk kitabın çalışmalarına başladığımızda Dünya'nın pek çok yerinde İslamofobi yükselişteydi. Böyle bir ortamda kitabı hazırlamaya başladık. O dönemde Hz. Muhammed'in karikatürü yapılmıştı ve İslamiyet'e ait bir yayının yapılması neredeyse imkansızdı. Malesef o dönem camiler teröristlerin bir araya geldiği mekanlar olarak gösteriliyordu. New York'a Rizzoli yayın evine bu projeyi götürdüğümüzde acaba yayınlarsak ilgi görür mü şeklinde bir şüpheleri vardı. Bu kitap üzerinde çalışmalarımız 5 yılımızı aldı. Konu İslamiyet olunca insanlar sırtını çeviriyordu, ama New York'da bulunan Rizzoli yayınları projeyi sahiplenince bakış açısı biraz değişti. Kitap basıldığında birinci baskı tükenir mi diye şüphe ederken kitap bugün beşinci baskısını yaptı ve hala aynı talebi görüyor, bu da bizi çok mutlu etti. Benim kitaplarımın asıl mesajı dünyada tüm dinlere karşı hoş görü ortamının gelişmesi.
-'Camiler' kitabınızın ardından bugün burada ikinci kitabınız Sinagog'lar için buluşuyoruz. Bu kitap fikri nasıl ortaya çıktı biraz anlatır mısınız?
Bana çoğu kez sen Müslüman'sın neden Musevi'lerin ibadethanelerine ait bir kitap hazırlıyorsun dendi. Ben Azerbaycan'lıyım. Bakü'de doğdum ve büyüdüm. Tarihsel olarak Bakü'de çok sayıda Musevi yaşamaktadır ve kökenleri 5. Yüzyıla dayanıyor. Azerbaycan çok dinli ve çok uluslu bir ülke. Azerbaycan belki de Yahudi'lerin baskıya hiç uğramadığı tek ülkedir. Bakü'deki Sinagog'lar gerçekten çok güzeller, onlara baktıkça böyle bir kitap neden olmasın diye düşündüm. Kitabın hazırlanması 3 yıl sürdü, 37 ülkedeki 95 sinagog bu eserde yer aldı. İkinci kitabı bitirmek daha kısa sürdü çünkü birinci kitap hazırlanırken karşılaştığım yasaklama ve kısıtlamalar bu defa yoktu. Mimari dediğimizde 'coğrafya' her şeyden önce İbadethane'lerin mimarisine etki etmiştir.
-Bu kitapları hazırlarken Sinagog ve Camiler'in arasında ne gibi farklılıklar gördünüz?
İslamiyet ve Hristiyanlık'ta ibadethaneler tanrının evi olarak kabul edilir. Sinagoglar'da ise kelime kökeni Yunanca'dır ve toplanma alanı anlamına gelir. Özellikle 7. Asır'da 2. Mabet denilen mabet yıkıldıktan sonra Yahudi'lerin bir araya geleceği bir yer yoktu. Bu sebeple Sinagog dendiğinde Yahudiler'in bir araya gelme mekanı olduğunu görüyoruz. Bu kitapta da asırlar boyunca inşa edilen ve ayakta kalan Sinagog'lara yer verdik. Şu anda kitaplarımda Türkiye'den yer verdiğimiz 6 cami ve 1 Sinagog var.

-Siz Doğu ve İslam çalışmaları üzerine eğitim aldınız. Sonrasında Londra'da İç Mimarlık eğitimini tamamladınız. Tasarımlarınızda nelerden ilham alıyorsunuz?
Tasarım konusu çocukluğumdan beri ilgi alanımdı. Esasında hayatta her şey birbirini tamamlıyor. Ben Doğu ve İslam Çalışmaları bölümü okuduktan sonra doğal olarak Orta Doğu'daki lisanlar, kültürler ve sanatla ilgilendim ve buradaki gelenekleri görmüş oldum. Tasarımlarımda bana ilham veren şeyler bunlar oluyor. Özellikle birinci kitabımı hazırlarken de eğitimini gördüğüm Doğu ve İslam Çalışmaları bölümü bana çok yardımcı oldu.
-Kitaplarınızda çok güzel çekimler var. Kitap ortaya çıkarken ne gibi bir süreçten geçiyor, fotoğrafları nasıl bir araya getiriyorsunuz?
-Sinagog kitabında büyük bir ekiple çalıştım. İlk kitabımda da çok sayıda profesyonel isimle çalışmıştım. Birbirinden iyi fotoğrafçıların yanı sıra metin yazarları da projede çalıştı. Kitabımın ön sözünü de ünlü bir bilim adamı olan Aaron W.Hughes yazdı.
-Kitap projelerinin yanı sıra Leyla Uluhanlı Interiors olarak tanınıyorsunuz. Son dönemde nasıl projeler yapıyorsunuz, bize kendinizden bahseden misiniz?
İç mimari stüdyo olarak 20 yıldır çalışıyoruz ve çok geniş bir coğrafyada hizmet veriyoruz. Rusya'da bir çok şehirde projemiz var. Şu anda Bodrum'da da bir proje yapıyoruz ve o projelerin sırasında Mustafa beyle de tanışmış olduk. Her zaman kaliteye çok önem verir ve yapılan işin kusursuz olmasına özen gösteririm. Bu nedenle de Mustafa beyle karşılaşıp By Kepi bünyesinde ciddi bir proje gerçekleştirdiğimize çok mutluyum.
-Evet. Gelelim Türkiye'de By Kepi Furniture ile yaptığınız tasarımlara... Birlikte nasıl bir yolculuğa girdiniz?
-By Kepi ile koleksiyonumuzu 3 ayrı temada gerçekleştirdik. Bunların ilki 60/70'li yıllardan ilham alan parçalardı. İkinci koleksiyon daha rahat, cozy outdoor'da kullanım hissi uyandıran koleksiyon oldu. Son koleksiyon ise Osmanlı'dan ilham aldı.
-Projelerinizde sanat veya sanat tarihinde bildiğiniz bilgiler sizi nasıl etkiliyor?
Zor bir soru ama bunun cevabı var. Yıllardır Bakü'deyim, son bir kaç yıldır Moskova'dayım ama kalbim her zaman Bakü'de. Bu yüzden bana oranın ilham verdiğini söyleyebilirim.
- Kitaplarınızı almak isteyenler size nereden ulaşabilir? Sırada yeni bir kitap fikri var mı?
Türkiye'de Patika kitabevinde ve Amazon'da her iki kitabım da satışta oradan bulabilirler. Camiler ve Sinagog'ların ardından eğer kısmet olurda belki de 'Kliseler kitabı gelebilir.
-Peki İstanbul'a ne sıklıkla geliyorsunuz.
İstanbul'da çok sayıda müşterim var. Burası benim canım, kanım diyebilirim. Yoğun programım sebebiyle kısa süreli de olsa bu güzel şehri sık sık ziyaret ediyorum...
-Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.
Comments