
Komşunun adaları bize hep cazip geliyor. Yaz olunca çoğumuz rotamızı Ege’deki adalara çeviriyoruz. Türkiyeliler tarafından bilinen ve çok ziyaret edilen adaların aksine bu sefer farklı bir adayı ziyaret etme şansını yakaladık. Belki bu satırlar size de adayı listenize almaya vesile olur…

Skiathos… Adını uzun zamandır duyduğum bu adayı, aslında ‘Mamma Mia’ müzikali sayesinde ilk defa duymuş ve merak etmeye başlamıştım. Aradan geçen yıllarda başka seyahatler, yoğun iş trafiği derken Skiathos hiç gündeme gelememişti. Bir davet üzerine adaya dört günlük mükemmel bir gezi yaptım. Skiathos, ziyaretçilerine çok yönlü deneyimler sunan bir ada. Biraz yolu uzak olsa da gitmeye değer. Ulaşım Selanik ya da Atina’dan uçakla olabiliyor. Ancak biz, Tekirdağ üzerinden araçla İpsala’dan geçip Kavala ve Selanik’ı takiben Volos şehrinden adaya giden feribota bindik. İki saat süren arabalı feribot bizi adanın cıvıl cıvıl limanına ulaştırdı.

Yunanistan'ın Teselya bölgesinde bulunan ve Sporades takım adalarının en ünlüsü olan Skiathos, adını onu çevreleyen ormanlarından alıyor. Ada sadece doğal güzellikleriyle değil, hareketli yaşantısıyla da biliniyor. Sadece yazın değil, kışın bile adada yaşam devam ediyor. Anakaradan feribotlar hergün; uçaklar haftada belli günlerde devam ediyor. Ancak yazın her gün günde 3-4 uçak var. Avrupa’dan charter seferler de oldukça fazla. Ada en çok İngiliz, Alman ve İtalyanlar turistleri ağırlıyor. Bun da en büyük sebep demin de bahsettiğim film ‘Mamma Mia’.

Benzersiz güzel kumsalları, sonsuz yeşil doğası, ormanları, sınırsız konaklama olanaklarının yanı sıra birçok kaliteli restoran ve bara sahip olan Skiathos, müzeleri ve tarihi yerlere de sahip. Evangelistria Manastırı, Agios Ioannis Manastırı, zamanında bir Osmanlı Camisine ev sahipleri yapan Kastro Kalesi, yazar Alexandros Papadiamantis Ev Müzesi, eski limandaki Denizcilik Müzesi bunlardan sadece bazıları… Alışverişin ise sonu yok ve Papadiamanti Caddesi bu konuda oldukça fazla seçenek sunuyor. Restoranlardan Bourtzi, Scuna, Marmita, Borzoi, Kontiki, Ergon ve Platanos ve Diamanti plajındaki Diamanti restoranı, en keyifli mekanların başnda geliyor. Adanın sırtlarında eşsiz liman ve havaalanı manzaralı şarap bağlarından Parissi’de şarap tadımı yapmak ise ayrı bir keyif. Bizim tercihimiz beyaz şaraplardan yana oldu…
Yoğun turist ağırlayan bir ada olan Skiathos’ta çeşit çeşit otel var. Alkyon Hotel, Atrium Hotel, Korali Hotel, Skiathos Palace, Skiathos Princess, Esperides Hotel ve Hotel Punto, sizin zevkinize hitap edecek otellerden olabilir. Ancak tavsiyem, limana yakın bir otel seçmek. 4-5 günlük bir seyahat için restoran ve barların olduğu eski limana yakın bir otel seçmek en doğrusu. Üstelik plajlara botlarla ulaşım da buradan çok kolay. Lalaria, Koukounaries ve Mandraki plajları önceliğiniz olabilir. Ada yapılacaklar arasında su sporları, dalış, yoga ve dinlenme, trekking, uçakla keşif, yenilikçi geleneksel veya gurme yemekler, tadım gezileri, şarap tadımı ve gece gezmeleri sayılabilir.
Skiathos’u çok sevdik ve dört günün sonunda uzun araba yolculuğuna değecek bir ada olduğuna kanaat getirdik. Tabi bizim bu seyahatimizde adayı fazlasıyla sevmemize sebep olan kişi, adanın yüzü ve rengi sayılan genç belediye başkanı Thodoris Tzoumas’dı. Kendisinin aile büyükleri zamanında Çeşme’den göçtüğü için Türkleri ayrı seviyor. Türkiye’den daha çok insanı adasında ağırlamak istediğini dile getiren başkan, Skiathos’a gönülden bağlı ve çok çalışkan biri. Pandemi öncesi İstanbul’u da ziyaret edip Türkiye ve Skiathos arasındaki turizmi geliştirmek için adımlar atmış. Yunanistan Ulusal Turizm Organizasyonu, Yunanistan Başkonsolosluğu Turizm Ataşesi Dimitra Bampali ve Türsab Trakya Orhan Çebi sayesinde gerçekleştirdiğimiz bu seyahatten son derece keyifli döndük. Güneşin ve denizin ötesinde bir ada olan Skiathos, aklımızda gönlümüzde kaldı… Tekrar geri dönmek hayaliyle…
YAZI: RANA KORGÜL
FOTOĞRAFLAR: RANA KORGÜL & Skiathos Belediyesi Arşivi
תגובות