top of page

Casa Mediterraneo, Kastellorizo, Yunanistan

Yazarın fotoğrafı: Serkan EnnaçSerkan Ennaç

Güncelleme tarihi: 17 Haz 2024


Kaş’tan kalkan feribotlar ile 7 kilometrelik mesafeyi 20 dakika gibi kısa bir sürede aşıp varıyorsunuz Meis’e. Meis Adası Yunanistan’ın ana karaya en uzak adası. Nüfusu da 600’e yakın. Küçük, sevimli bir ada. Geçmişinde birçok kez başka ülkeler tarafından el değiştirmiş. Şu anda mimarisiyle değerlendirirsek en çok İtalyan izleri taşıyor diyebiliriz. Adada artık müze olarak kullanılan bir cami de mevcut. Önünde Faros isminde şeker bir plaj işletmesi olan bu cami epey iyi korunmuş.


Benim Meis’e ikinci gelişim. 2018 Kasım’ında yalnız gelip adayı gezmiştim. Lazarakis Restaurant’ta yemek yedikten sonra ada sokaklarını arşınlamıştım. Adada konaklamadan Kaş’a geri dönmüştüm. Bu sefer ise kalabalık geldik adaya. Alexandra Restaurant’ta yediğimiz yemeğin ardından arkadaşım Rana Korgül ile ben birlikte geldiğimiz gruptan ayrılıp adada kaldık. Onlar Kaş’a geri dönecekleri bir program yapmıştı. Bizim ise Rana’nın ortaklarından birini tanıdığı Casa Mediterraneo’da kalacağımız bir programımız vardı. İyi ki de bu programı yapmışız.


Adaya iner inmez gümrük ofisinden çıkıp başınızı sola ve hafif yukarıya çevirdiğinizde kiremit rengi, uçuk yeşil renk panjurlu bir bina dikkatinizi çekecek. İşte orası Casa Mediterraneo. 6 odalı bir butik otel. Sahipleri yılın büyük bölümünü adada geçiren Marie Rivalant-Lazarakis, ada komşusu iç mimar Luc Lejeune ve mimar Grégoire Du Pasquier isminde 3 ortaktan oluşuyor. Marie Rivalant-Lazarakis’in de ortağı olduğu bu otel aslında kendisinin adadaki ikinci oteli. Diğer oteli de meşhur Mediterraneo Hotel. Casa Mediterraneo aslında yerinde harabe halinde duran bir yapının restitüsyonu ile günümüze ulaştırılmış. Yani binanın büyük bir kısmı aslında yeni bir imalatın ürünü. Çevreye ve genel dokuya uyumu hayranlık verici.

Otel merdivenler ve teraslar üzerine kurgulanmış adeta. Birçok yerde merdiven ve teras var. Güneşlenmek, kahvaltı etmek, bir kahve veya içki yudumlamak için pek çok alan yaratılmış. Odaların her biri birbirinden farklı tasarımda. Her biri suite oda. İsimleri ise şöyle: Family, Mare, Hamra, Bleue, Mongole, Kappadokia. Ben Mare’de kaldım. İnanılmaz keyifli bir deneyimdi. Meis limanına hakim konumdaki otelin odalarının 5 tanesi nefes kesen manzaraya sahip, Kappadokia isimli oda ise biraz daha içe kapalı bir konaklama sunuyor.

Odalarda Kaş’ta iki mağazası olan Türk markası Papilio’nun yatak örtüleri, nevresimler, yastık kılıfları kullanılmış ve dilerseniz satın alabileceğiniz kimonolar mevcut. Bu kimonoları konaklarken kullanabiliyorsunuz. Otelin tümünde halılar Kapalıçarşı’daki meşhur kilimci Dhoku’dan seçilmiş. Oldukça ince bir zevkin ürünü seçkiler ile bezeli bir otel. Otelin birçok yerinde Türkiye’den seçilmiş ürün ve malzeme görmek mümkün. Odaların her birinin kendine has ayrı bir özelliğinin olmasına gayret edilmiş. Seçili sanat eserleri, objeler, aydınlatma armatürleri de gayet zevkli seçimler olmuş.


Otelin gecesi ayrı keyifli, gündüzü ayrı… Bu deneyimi Meis’e geleceklerin muhakkak yaşaması gerektiğine inanıyorum. Meis’ten de limandaki Caretta Caretta’ları beslemeden, Blue Cave(Mavi Mağara) ‘i görmeden, Saint George Plaj’ına gitmeden, limandaki restoranlarda karides ve ahtapot yemeden dönmemek gerektiğini hatırlatmak isterim. Casa Mediterraneo’nun sunduğu keyifli konaklama deneyimi için de rezervasyonunuzu ihmal etmeyin derim…


 
 

Comments


bottom of page